Kimsenin vaktini böyle uzun bir yazıyla almamak için başta belirtmekte yarar olduğunu düşünüyorum; yazım karikatür yarışmalarıyla ilgili özel bir alanı kapsamaktadır.
Sevgili İranlı meslektaşım Bahram Arjmandnia sayfasında, ülkemizde gerçekleştirilen uluslararası bir yarışmanın sonuçlarını benzerlik üzerinden eleştirmiş. Vasat tercihler ve basiretsiz organizasyonlar yüzünden ülkemizin bu eleştirilere maruz kalması can sıkıcı bir durum. Bu ekonomik krizde dağıtılan büyük paraların boşa gittiğinin de bir göstergesi aynı zamanda.
Karikatür yarışmalarına ben de uzun yıllardır katılıyorum. Bu sayede birçok ülkeyi görme ve farklı kültürler tanıma olanağım oldu. Ufkum genişledi. Bazılarımız yarışmalara tümden karşı gelebilir, varlığını eleştirebilir. Bu da saygı duyulası seçeneklerden birisidir kuşkusuz. Madem ki bu yarışma etkinlikleri bir şekilde devam ediyor, daha iyisine ulaşmaya çalışmak, gayret etmek en doğrusu. Öyle değil mi? Benzer karikatürleri benim de çıkmış bir çizer olarak görüşlerim ve gözlemlerim aşağıdaki gibidir.
1. Karikatür sanatçısı kendine özgü bir dil, bir kurgu yaratmaya çalışmalıdır (Bu, sadece yarışmalara katılmakla olacak bir iş değildir). Yarışmalardaki benzerliklerin sıklığı ve yoğunluğu çizer acısından bu dilin oluşmadığının bir göstergesidir, ispatıdır. Ayrıca, organizasyonların jüri tercihlerinde kendine özgü bir dil (gerek estetik, gerekse kurgusal) yaratamamış kişileri seçmesi ve bu konuda ısrar etmesi bu sorunların üzerine tuz-biber ekilmesi anlamına gelmektedir (Olan biten de budur). Karikatürcü iğneyi başkasına, çuvaldızını kendine batıracak kadar yürekli ve vicdanlı olmalıdır. Kendisine önerilen jüri üyeliğini kabul etmemek de bir erdemdir. Rahmetli Ali Ulvi hocamızın "Bir yarışma(nın sonucu) seçilen yapıtların kalitesinden çok o yarışmanın jürisinin kalitesini belirler" sözü bu konuda mihenk taşıdır.
2. Yarışma şartnameleri ne kadar detaylı ve teknik hazırlanırsa hazırlansın, karikatür sanatı insan odaklıdır. Mükemmel hazırlanmış bir şartnameyi vasat ve adamcılığı benimsemiş bir jürinin eline tutuşturduğunuzda sonuçları itibarıyla hayal kırıklıkları kaçınılmaz oluyor.
3. Kötü seçilmiş final işlerinin benzerlerinin olup olmadığının belirlenmesi için yapılan itiraz süresinin bir anlamı yoktur. Benzeri olan iyi bir çalışmayı bile, kötü ve vasat bir işe tercih ederim.
4. Çizerin karikatürle ilişkisi, sadece yarışmalar üzerinden ise, yani ülkesindeki ve dünyadaki sosyal olaylara üreterek tepkisini göstermiyorsa (halkının ve kamuoyununun dikkatini çekmiyorsa), o gerçek bir karikatür sanatçısı değildir, olamaz. Bu kişilerin karikatür sanatında kendine ait bir dil yaratamaması tesadüf değildir. Bu kişiler, karikatür sanatının parazitleridir. Yaşadığı konağa zarar vermekten ve parayı düşünmekten başka işe yaramazlar. Bu kişilerin yarışma çeteleri oluşturdukları ve buradan beslendikleri bir gerçektir.
5. Anadolu’da yapılan ve birçoğu belediyelerce finanse edilen uluslararası karikatür yarışmalarının (istisnalar hariç) hiç bir amaca hizmet etmediğini, katkı sağlamadığını düşünmekteyim. Belediyelerin, gerek dergilerde ve gerekse yazılı medyada Usta-Çırak ilişkisinin kalmadığı bu dönemde, karikatür yarışmalarını ulusal düzeyde ve özellikle gençler ve çocuklara yönelik yapmasını (uygun bütçelerle), yeni karikatürcülerin ortaya çıkması ve cesaretlendirilmesi adına gerekli buluyorum. Bu sayede belediyelerin bu konuya ayırdıkları para ülke içinde kalacağı gibi (Ülkemizin her kuruşu değerlidir), karikatür sanatının varlığının güvence altına alınması gibi bir sonucu ortaya çıkacaktır. Tabii ki bütün bunlar yapılırken liyakata dayalı esasların dikkate alınması ve uygulanması son derece önemlidir.
Saygı ve sevgiyle...