18.1.25

Köksal Çiftçi: Turhan Selçuk Kültür Evi üzerine / Sitem ve Çağrı

TURHAN SELÇUK KÜLTÜR EVİ ÜZERİNE / Sitem ve Çağrı
Modern Türk karikatürünün kurucusu Cemil Cem’in Kadıköy Cem Sokak’taki yıllarca farklı amaçlarla kullanılmış konağından oluşturulmuş olan Turhan Selçuk Kültür Evi, 6 Ocak 2025 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı’nın, az sayıda karikatürcünün ve seçkin birkaç davetlinin katılımıyla hizmete açılmıştı. Bu girişim, o günden bugüne dek -bazısı haklı, bazısı haksız- eleştiri yağmuruna tutuldu. Yurt dışında, torunlarımın yanında olduğumdan açılış törenine katılamadım ama İmamoğlu ile yapılan görüşmelerin ilkinde bulunmuştum ve orada yapılan fikir alış verişi sonrasında Cemil Cem’in sözü edilen evinin Turhan Selçuk Kültür Evi’ne dönüştürülmesini önerenlerden birisi de bendim. Bu nedenle gelişmelerin sorumluluğunu üstlenmemin, eleştiri sahibi meslektaşlarımı nesnel bilgiler ışığında aydınlatmamın erdemli bir davranış olacağı sonucuna vardım. 
Bu görevi iki başlık altında gerçekleştireceğim: Sitem ve Çağrı! 
SİTEM 
Hangi yıldı anımsamıyorum, bir gün karikatür kültürü yazarı olan bir arkadaşımla Kadıköy Çarşısı’nda tesadüfen karşılaştık. Sohbet sırasında kendisine “Bu aralar nelerle uğraşıyorsun?” türünden bir soru sordum. O da tüm bir haftasını Cemil Cem’in eserlerinin satışı sürecine danışmanlık yaparak geçirdiğini söyledi. İnanamadım! Bu satışın durdurulması için meslekten birilerine ulaşmaya çalıştım. Kişisel olarak Kadıköy Belediye Başkanı’nıyla görüşmeyi denedim. Konu kimsenin ilgisini çekmedi. Zaten milyon lira hacimli bu satış çoktan tamamlanmış, Cemil Cem’in evi, eserleri alınıp götürülerek adeta talan edilmişti. 
Talan sözcüğünü özellikle kullanıyorum. Çünkü evi 1973 ya da 1974 yılında gezip görme şansı elde etmiştim. Ev, duvardaki tabloları, çalışma masası, yemek masası, yatağı, mutfak gereçleri, çizim ve çinileme malzemeleri, diğer kişisel eşyaları ve karikatür orijinalleriyle birlikte insanda bu mekan, ev sahibi az önce dışarı çıkmış, birazdan geri gelecek duygusu uyandırıyordu. “Hazır müze” diye düşünmüştüm, sağı solu biraz süpür, camları sil ve kapısına bir tabela asıp izlenceye aç! O kadar. 
Yanlış anımsamıyorsam o yıllarda Cemil Cem adını ilk Sema Ündeğer’den duymuştum. İlgilendiğimi görünce yaşadığı evin Moda’da, kendi evinden birkaç sokak ötede olduğundan söz etmişti. Görmek istediğimi söyledim, o da beni sergisine davet etti. O yılların Moda’sının sembolü olan Dr. İhsan Ünlüer de gelmişti sergiye. Ünlüer hem tıp doktoru, hem usta karikatürcü, hem de opera sanatçısıydı. Sergi bitiminde hadi gelin Cemil Cem’in evine gidelim dendi. İri yarı bir adamdı Ünlüer, yol boyunca o gür sesiyle bağıra bağıra arya söylemişti. 
Bu sayede gezebilmiştim evi. 
Talanın peşini bırakmadık, birkaç arkadaş evin karikatürcü evi olarak hizmet vermesi umuduyla yeniden kişisel çabalara girdik. Kadıköy Belediyesi evi aileden satın alabilir, karikatürcülerin hizmetine verebilirdi. O zamanlar Selami Bey başkandı. Gene kapıdan döndürüldük. Kısa süre sonra da restoran olarak kullanılmaya başlandı. 
Bir süre geçtikten sonra dernekten Cemil Cem’in evinin kapısına plaket asma törenine katılmamız için çağrı aldık. Sevindik ve destek için kalabalık bir şekilde katıldık. Sonuç hayal kırıcıydı. Sokak kapısına asılacağını sandığımız A4 boyutundaki tabela, sokaktan görülemeyecek bir yere, restoranın bahçe içindeki giriş kapısına asıldı ve benimle birlikte iki üç çizer dışında hiç kimse buna itiraz etmedi. İtirazcılardan biri de rahmetli Yurdagün Göker idi. Biz, tabelanın bu haline bakan insanların Cemil Cem’i restoranın aşçısı zannedeceklerini söyledik. Göker de “Bari üst kattaki tuvaletin kapısına çakalım. Sıra bekleyenler sıkıntıdan açıklamaları okur, bu sayede şahsın aşçı değil, bir karikatürcü olduğunu fark ederler!” demişti. Biz itirazımıza destek ararken tören bitti, katılımcı karikatürcüler de kendini sokağa atıp her biri bir yöne dağılarak çekip gitti. 
O günden bu güne mekanın restoran olarak kullanılmasına tepki gösteren karikatürcü sayısı hiçbir zaman bir elin parmaklarını geçmemiştir. 
Cemil Cem evi bir başka dönem, duyduğuma göre ticari mal deposu olarak kullanıldı. Bu kullanım için de hiçbir karikatürcünün itiraz ettiğini görmedim, duymadım. 
Ayrıca Cihan Demirci arkadaşımız bir ara sokağın adının “Cemil Cem Sokağı” olarak değiştirilmesi yönünde kampanya yürüttü. Kendi çapında da sesini duyurmayı başardı. Benim gibi bir iki kelaynak dışında Cihan’ı da destekleyen tek bir karikatürcü adı anımsamıyorum. Belediye yetkilileri sokağın adını aynı tutacakları, değiştirmeyecekleri yanıtını vermişlerdi. Oysaki bu çaba, Cemil Cem evinin kurtarılması ve karikatürcülerde kalması için yaşamsal öneme sahip bir girişimdi. 
Büyük ustanın bu değerli konağı, kim bilir bilmediğimiz daha hangi amaçla kullanıldı. Duyduğumuza göre evin en son mülk sahibi de Osmantan Erkır imiş. 
Özetleyecek olursam: 
Bugün “Cemil Cem’e büyük saygısızlık!” sözleriyle eleştiriye başlayan pek çok meslektaşımızın yukarıda bir kısmını sıraladığım gelişmelerden -biliyorum- şu veya bu oranda haberi vardı. Bu değerli insanlar, Cemil Cem’in eserleri talan edilir gibi satılırken ortaya çıkıp “Cemil Cem’e büyük saygısızlık!” demediler. Restoran yapılırken “Cemil Cem’e büyük saygısızlık!” demediler. Ticari mal deposu olarak kullanılırken de “Cemil Cem’e büyük saygısızlık!” demediler. Sırtlarını döndüler, biz bir avuç itirazcıyı yalnız bıraktılar. 
Kabul edelim, İmamoğlu’na gittiğimizde artık bu ev Cemil Cem’e ait bir ev değildi. 
Evle ilgili Cemil Cem adına bir şeyler yapmasını rica ettiğimizde heyecanlandı İmamoğlu ve hemen “Ev, Cemil Cem’in bıraktığı gibi mi duruyor?” diye sordu, “Maalesef hayır!” dediğimizde ise hayal kırıklığına uğradı, “O zaman geçmiş olsun!” benzeri bir yanıt verdi ve konuyu bir daha açmamak üzere kapattı. 
Evin tekrar karikatür sanatıyla ilişkilendirilerek kurtarılması fırsatını tepemezdik. Biz de hemen kendisinden Turhan Selçuk usta için bu mekanı düşünmesini rica ettik. 
Bu sayede Cemil Cem evi şu an yeniden karikatür kültürü ile buluştu. 
Umarım bu kadarcık sitem, değerli meslektaşlarımı incitmemiştir. 
Sizi bilmem ama emekleri için ben şahsen Ekrem İmamoğlu’na ve bu zorlu süreci sırtlanan değerli yol arkadaşlarıma gönülden teşekkür ediyorum. Gezdim, gördüm, tasarımıyla uygulamasıyla, estetiğiyle mekan harika olmuş. Emek verenlerin eline sağlık. 
ÇAĞRI 
Öncelikle şunu bilelim: 
Gelişmeler gösteriyor ki usta ya da amatör çizerler olarak tümümüz karikatür sanatının son temsilcileri konumundayız. Olumsuz süreç yalnız ülkemizde işlemiyor. ABD ve Batı Avrupa’nın yazılı ve dijital basını karikatür sanatıyla, özellikle editoryal karikatür sanatıyla yollarını ayırmaya başladı. Son örneği, geçenlerde 17 yıldır aralıksız çizdiği Washington Post gazetesinden atılan / istifa ettirilen meslektaşımız Ann Telnaes’tir. Hiçbir basın yayın organı artık karikatürcü çalıştırmak istemiyor ve ileride de bu tutumlarını değiştirmeyecekler. Kaldı ki bilim insanları, yazılı basının 2050 yılında tamamen tarih olacağını söylüyor. Dijital basın da köklü kimlik değişikliğine gidecekmiş. Bütün bu alt üst oluşlarda karikatüre yer vermeyi kimse aklından bile geçirmiyor. Bunu kabullenelim ve bu gerçeklik ışığında kendimize yeni bir yol haritası çizelim. 
Öte yandan karikatür yarışmalarının da günleri sayılı. Z Kuşağı otuzlu yaşlara dayandı. Belediyelerin başında artık onlar olacak. Bu kuşağın temsilcileri, sorunlarını bizimle değil, yeni nesille, Alfa Kuşağı ile tartışacak. Her iki kuşağın da karikatüre kaynak aktarmayı gereksiz masraf gördükleri göz önüne alındığında yarışmaların akıbetini tahmin edersiniz. (Konuyu ve gelişmeleri kitaplaştırmaya başladım) 
Demek istediğim şu: 
Mesleğimiz olan karikatür sanatı, dünya çapında derin bir krizin içine giriyor. Daha bildik sözcüklerle söyleyeyim, mesleğimiz gün gün ölüyor. Yani şunu bilelim, kurşun gibi ağır bu süreci en az hasarla atlatmak için birliğe, beraberliğe ve dayanışmaya her zamankinden çok gereksinmemiz var. Bireysel kırgınlıkları geri planda tutmalı, mesleki dayanışmayı en öne çekmeliyiz. Kavgalı da olsak bir araya gelmeli, sorunlarımızı konuşmalı, çözüm yolları için birlikte kafa yormalıyız. Bizi yutmakta olan bu kara delikten ancak bu yolla çıkabiliriz. 
Yukarıdaki açıklamalar sizi ikna etmemiş olabilir; varsın etmesin. Kim bilebilir, bu işi kotarırken belki de biz yanıldık, siz haklısınız. Birlik beraberlik için bir tarafın fikir değiştirmesi diye bir kural yok. Birlik beraberlik, farklı fikirde olanlar içindir. Aynı fikirde olanlar zaten birlik ve beraberlik içindedirler. Buna literatürde mesleki dayanışma denir. 
Cemil Cem’in evinin -farklı ad altında ve farklı işlevle de olsa- yeniden karikatür kültürünün hizmetine verilmiş olmasını önemsiyorum. Bana göre bu, biz karikatürcüler için başka bir fırsat. Lokasyonu / konumu gereği burası meslektaşlarımızın uğrak yeri, buluşma noktası olabilir. Nazım Kültür yöneticileri bunu başarmış, biz haydi haydi başarırız. Çünkü bizim mekanımızın bulunduğu yer, Nazım Kültür’ünkinden daha elverişli konumda. Moda’nın tam göbeğinde. Bu semte gelen hemen herkes bizim kültür evimizin önünden geçmek zorunda. Dahası, kapımızın az ilerisinde Cem Taksi ve tramvay durağı var. Moda’yı görmek isteyen genç yaşlı herkes, yürüyerek de çıksa, taksi ve tramvayla da gelse kültür evimizin ya çok yakınından geçiyor ya da tam önünde iniyor. 
Düş kursak, bu kadar kusursuzunu kurgulayamazdık! 
Turhan Selçuk Kültür Evi, evime on dakikalık yürüyüş mesafesinde, önemli bir mazeretim olmadığı sürece hemen her gün uğrarım ben de bu mekana. İster kavgalı, ister barışık olalım, bunun hiç bir önemi yok, gelin buluşalım ve yeni bir başlangıç yapalım. 
Sizler benim için çok değerlisiniz. Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum...*Uyarı:Metin tartışmaya açık olacak, küfür, hakaret, ayrımcı söylem içeren yorumlar kaldırılacak, polemik oluşmasını önlemek için de eleştirilere buradan yanıt verilmeyecektir. 

Hiç yorum yok: