Hiç şaşırmadım: geçen yıl da yaşanmıştı. Tarih tekerrürden ibarettir (R ve T ünsüzleriyle yaratılan bu nefis kakofonik - yoksa aliteratif mi demeli, her neyse, ben en azından içerik bakımından kakofonik buluyorum - ifadenin bir başka dilde bu çapta etkili söylenebileceğini sanmıyorum).
Neden mi olmuş, buyrun bakın, buna hele hiç ama hiç şaşırmadım:
http://www.ntvmsnbc.com/id/25187599/. Bireysel ve de birlikte spor yapma ihtiyacı neredeyse tümüyle projekte/transfer edilerek tıpkı vekil seçer gibi paraya boğulan futbolculara devredilmiş bir toplumda birilerinin gizliden gizliye ayak oyunlarına başvurmasında şaşılacak ne var? Su içinde bir kent sayılabilecek İstanbul’da yüzme bilenlerin şehir nüfusuna oranı nedir? Hapishanedeki havalandırma meydanı benzeri beton zeminli, her yanı tel örgülerle kaplı, daracık site spor alanlarında en fazla kaç kişilik takım kurup oynayabilir çocuklar? Hani jogging diye yabancı dil dersinde özendirilmese insanların yürüyüşe, koşuya çıkacağı bile şüpheli.
Hiç ağa takılmış bir balığın çırpınmaması mümkün mü? Çare aradım tabii ki. Yedek olsun diye bir iki sene evvel yazılıp da yayına geçmediğim wordpress bloguma gittim, biraz uğraşıp İspanya'da bir vakıf tarafından düzenlenen “insan hakları” konulu vinyet yarışmasının sonuçlarını iki resimle yazı yapıp yayınladım, güzel:
http://www.caricaturque.wordpress.com/ . Blogu kapatıp tekrar baktığımda onun da açılmadığını farkettim: keşke wordpress uzantılı başka blogları açmayı deneyip öyle yayına geçseydim; ya da bu yazıyı (belki de yabancı dilde: bizim memlekette okunamayacağına göre) orada ilk ve son olarak yazıp yayınlasaydım; hiç olmazsa dünyaya bir haber uçurmuş olurduk medeniyet seviyemiz hususunda.
Sonunda bizim gençlerden yardım alarak bir yıkılıp yuvarlanma bloguna terfi ettirdim kendimi, demokrasilerde çare tükenmiyor ne de olsa:
http://kozy55.tumblr.com/.
Derken bir blogda tarifine rastladığım tüneli deneyip blogspot bloglarına ulaştım:
http://www.ktunnel.com/ . Burada çıkan açılır pencerelere izin vermez ve çıkan reklamları defedebilirseniz aşağıda ortada bir yere blog adresinizi yazıp blogunuza gidebilirsiniz. Bağlantı verdiğiniz blogları da okuyabiliyorsunuz.
Gelelim blogda yazı yayınlamaya: Zaten gmail şifresiyle engelsiz açılan
http://www.blogger.com/ adresine gidip blog için yeni yazı anlamında New Post tıklanarak yazı girişi yapılabiliyor. Ancak görsel birşey eklenemiyor bilginiz olsun.
(Blokajın başlamasından bir hafta sonra aşağıdaki görseli yükleyebildim: 5 Mart 2011)
Bu sefer acele etmek yok yalnız. “İnsan hakları” konulu 1. Uluslararası Vinyet Yarışması sonuçlarını bu yazıya ekleyip öyle yayına geçeceğim. Burası da bloke edilirse bir manası olur hiç olmazsa.
47 ülkeden 210 sanatçının 483 eser gönderdiği internet katılımlı 1. Uluslararası “İnsan Hakları için Vinyetler” Grafik Mizah Yarışması jürisi Şubat ayında toplanarak
kazanan eserleri belirledi.
Yarışmaya en yoğun katılım İspanya (36), Çin (17) ve Türkiye’den (16) oldu; katılan diğer ülkeler de katılımcı sayısına göre şöyle sıralandı: Ukrayna, Arjantin, Romanya, Endonezya, İran, Sırbistan, Polonya, Fransa, Hindistan, Yunanistan, Rusya, Bulgaristan, Güney Kore, Kolombiya, A.B.D., Brezilya, Uruguay, Karadağ, Küba, Azerbaycan, Çek Cumhuriyeti, İsrail, İtalya, Ermenistan, Hollanda, Özbekistan, Belçika, Singapur, Mısır, Avustralya, Tayland, Slovenya, Finlandiya, Hırvatistan, Kamerun, Kıbrıs, Kazakistan, Şili, Bosna-Hersek, Makedonya, Slovakya, Macaristan, Meksika, Litvanya.
Yarışmada dereceye giren çizerler:
1º
Francisco Pérez Villanueva – Santiago de Compostela/İspanya.
(Üstte)2º David Vela – Zaragoza/İspanya.
3º Olga Carmona Peral – Granada/İspanya.
4º Jitet Kustana – Central Java/Endonezya.
5º Anne Derenne – Madrid/İspanya.
(Blogspot bloglarına uygulanan blokaj yüzünden manzara koyamıyoruz; dileyen ipuçlarını kullanıp ulaşabilir görsellere: buna gerçekten değer.)